Kahkaha atılası adetlerimiz


Büyüklerimiz anılarımızın bekçisi gibiler. Onlar bekledikçe anılarımız hala canlı. Kayıplarına üzülmemizin nedeni de bu bence. Onlar gidince anılar da gidiyor sanki. Cümle, cem'i nin ömrü bol olsun!

Her birinin de kahkaha atılası adetleri vardır, bilirsiniz işte. Bu sefer onlardan bir buket seçtim.

Eskiden adettendi. Çalıştığımız şirketlerin ajandasını kullanıp kullanmayacağını bakmadan annelerimize, büyüklerimize gönderirdik. Bu adetin en güzel örneği geçen sene dilimize dolaştı. 1986 yılının hiç kullanılmamış bir ajandasını, evinde görünce :). Hem de mükemmel durumdaydı.  (Teşekkürler, Kerimcan'in babaannesi)

Büyüklerimizin kendine göre bir ambalaj ve özellikle gıda saklama adetleri vardır. Yoğurt kaplarına kavrulmuş kıyma koyarlar, mesela. Eski baharat kutularında yeni baharatlar saklanır, vesaire. Neyin içinde ne olduğunu da sadece onlar bilirler. Kimseye hesap vermek zorunda değiller ki, canım? İşte bu adetin güzel bir örneği: Malum, vakumlu, kilitli metal alaşımlı gibi torba ambalajlar var. Üzerinde ihtiva ettiği kuruyemişin gerçek hayatta hiç görülmeyecek güzellik ve netlikte resmedilmiş hali. Örneğimiz, kiltli torbada, Peyman'ın kuruyemişi: Çiğ fındık: ama içinden ne çıktı dersiniz? İç ceviz :)). Hiç beklemiyordum, çok ters köşe oldu. ( Teşekkürler, Doğukan'ın babaannesi)

Dedem ( annemin babası) erken kalkardı. Bizim evde Ankara'da kaldığı zamanlar, annem kalkana kadar namazını kılar, beklerdi. Eğer, gazete de gelmişse bu hiç de sorun olmazdı. Zira, seri ilanlara kadar her satırını okurdu gazetenin. Bir adeti daha vardı. O da, sabah kahvesi. Bu sefer beklememiş kahveyi yapmak istemişti. Mutfaktan kesif bir duman kokusu ve anneme seslenen sesi ile uyandım, dedemin. Annemin de bir adeti vardı. Fırının içi aynı zamanda saklama kabıydı, onun. O sabah içinde leblebiyi saklamayı takdir etmişti. Dedem de ocağı açayım derken fırını da açmış, Kahve pişip, o kahvesini içerken fırında leblebiler minnacık brer kok kömrü haline gelmişti :))). Nur içinde yatsın.

Özal'dan önce yurt dışı ile ilgili tek obje kaynağımız, alman'cılarımızdı. Permileriyle araba getirirlerdi. Permiler satılırdı. ( bu kelimenin İngilizce, permit: izin den geldiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım) Viski, malbora sigarası, radyo teypler. Özellikle viski ve her türlü yabancı içkinin satışı da yasaktı. Buna rağmen bazı evlerde bir amerikan servis arabası da bulunurdu. Biz de vardı. Üzerinde de türlü içki. Yakın zamanlarda bir tanesini tüketirken ambalajında minnacık, karınca duası gibi bir yazı ilişti, gözüme. Yaklaştırınca, babamın el yazısı olduğunu anladım. 1970'lerden bir tarih ve yurt dışında yaşayan bir tanıdığının ismi yazıyordu. Bellik ki, satışı yasak olan bir şeyin nereden temin edildiğini devlete karşı etiketlemişti, babam. :))). Adı yaşasın!

İşte böyle; eminim okurken sizin aklınıza onlarcası geldi. Tatlı tatlı tebessüm ettiniz. Ne mutlu bana..