Küçük kasabada şeytan gibi bir çocuktum. Yani şeytan gelse çocukluğunu özleyecek cinsten. Cins bir çocuktum. Ahmet. Kasaba küçükmüş ben farkında değildim. Yazarken anladım. Çok sonra. Ben camiyi uzak sanırdım, çarşı daha da uzakmış. Otobüsle gelen Fatma teyze hele; hepten uzakmış. Ahmet, şiirlerdeki Ahmet. O zaman yazı yazacağımı bilmiyordum. Büyük şehre gideceğimi de. Daha ırmakta kaybolmamıştım. Büyük şehrin çarşısında ekmek almaya gönderdiler. Fırını, kokusundan buldum. Meğer bütün fırınların kokusu aynıymış. İnsanları da. Kasaba - şehir fark etmezmiş. Ben de yazarken anladım, Ahmet. Fırınmış, kasaba ile şehri buluşturan. Kaybolduğum zannettiğim şehirde hem de. Kasabamızmış ya la fırın. Ulan Ahmet, haylaz Ahmet, şeytan Ahmet! Ne çok özledim seni Ahmetcük Ahmet.
18.03.2016 küçükyalı
02:05
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Önceki Yazılar
-
►
2019
(6)
- ► Temmuz 2019 (1)
- ► Mayıs 2019 (1)
- ► Nisan 2019 (1)
- ► Şubat 2019 (3)
-
►
2018
(14)
- ► Aralık 2018 (1)
- ► Eylül 2018 (2)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Nisan 2018 (1)
-
►
2017
(11)
- ► Aralık 2017 (2)
- ► Kasım 2017 (1)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Mayıs 2017 (3)
- ► Nisan 2017 (1)
-
▼
2016
(6)
- ► Nisan 2016 (4)
-
►
2015
(20)
- ► Kasım 2015 (1)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Ağustos 2015 (2)
- ► Temmuz 2015 (2)
- ► Haziran 2015 (4)
- ► Mayıs 2015 (4)
- ► Nisan 2015 (1)
- ► Şubat 2015 (1)
-
►
2014
(51)
- ► Aralık 2014 (2)
- ► Kasım 2014 (6)
- ► Ağustos 2014 (5)
- ► Temmuz 2014 (2)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (4)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (6)
-
►
2013
(14)
- ► Aralık 2013 (6)
- ► Kasım 2013 (8)
Etiketler
- Deneme (19)
- Duvar Yazıları (4)
- Kısa Hikayeler (3)
- Şiir (9)
- Taşlama (2)
- Tefrika Hikaye (2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder