Öğleden sonra sıkıntısı


Öğleden Sonra Sıkıntısı


Öyle çok sıcak da değil ama güneşin altında duramıyorsun. Kuşlar ötüşüyor ancak onlar ağaç yapraklarının gölgesinde. Püfür, püfür irtifalı bir mevkiden görünmez sevda şarkıları söylüyorlar. Ne keyifli bir öğleden sonra: kuşlar için...

İnsanlar, onlar farklı kuşlardan. Sıcaktan, kaçıp, yalnızlıkla döşeli evlerinde o öğleden sonra sıkıntılarını boncuk boncuk dizecekler. Tığlarda örecekler. Bulaşıklarda yıkayacaklar. Küllüklerde söndürecekler. Demliklerde demleyecekler. Hem de milyonlarcası. Şimdi,şu an, bu şehirde.

Şu resme bir göz atın mesela: bir kadın, Balat yahut Fatih'te oturan bir kadın. Eski, köhne bir apartman. Genç değil, kırklı yaşlarında. Bir çocuğu okulda, diğeri işte. Kocası kahvede. Akşama ne pişireceğini düşünüyor. Ağzında mandal balkonda çamaşır asıyor,bir yandan. Mahalle kumaş bayramı gibi. Her yerden renkli, türlü çeşit çamaşırlar asılmış. Bakıyor, sokaktan geçenlere, komşusunun çocukları kediyi kovalıyor. Bir öteki evin önü çöplük gibi. Bakkalla göz göze gelmemek için içeri kaçan Emine abla. Işıksız, loş bir ev, muşamba örtü, hissiz iskemle ve mandal kadının ağzından düşüyor. 

-Hoşştt diye bağırıyor, balkondan.  

Sokak köpekleri bahçesine girmiş. İncir ağacının kenarında kırık olan çitten sıvışıyorlar hemen.

-Bak sen şu itlere. Ancak bu bahçeyi bulurlar. it değil mi? adı üstünde. Kaç defa dedim adama ama nerede? Ancak, kahvede mikroplu iskambil oynasın! Çıyan herif!

Bütün bu konuşma ve düşünceler bir film şeridi gibi geçiyor zihninden. Mandal ağzından düşüyor. Sonra kendi düşüp, yığılıyor,balkona. Yemenisi sıyrılmış, saçı açılmış. Boyunca uzanıyor yerde. 

Sıkıntısı boşuna değilmiş,onun da. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder