Yazın

Duyguları yazmak en iyisi.  Yazarken daha dürüst oluyorsun.  Düşünürken kaytarabilme şansın var çünkü.  Hem de aynı düşüncenin içinde kaytarabilirsin.  Yüklemsiz düşüncelerimiz.  Başı ve sonu karışık.  Karışık ve dağınık olması onu düşünce yapıyor sanki.  Yazacağın zaman o karmaşayı toparlamak gerekiyor.  Girişecek, gelişecek ve bitecek.  Oysa, düşünceyi bitiremiyorsun.  Öylece gelişiyor, sonra yine başa dönüyor.  Döndüğü yerde başlangıcından kaçıyor.  Geri de alamıyorsun.  Hani, okuyup da uymayan yerlerini silsen.  Düşünülmüş oluyorlar.  Bir sonraki düşüncenin karşı konulmaz itici gücü, arkadakini bir anda anlamsızlaştırıyor.  Ne düşündüğünü unutuyorsun.  O zaman unutmak için düşünüyorsun belki de.  Tüketmek için.  Düşünceler tüketiliyor.  Düşünce üretimi tüketimi de destekliyor.  Ürettikçe daha fazla tüketiyorsun.  Tükettikçe daha fazla üretiyorsun.  Arz ve talep burada da yolunu buluyor.  Liberal düşünce kural tanımıyor.  Fontu bile yok.  Büyük ünlü uyumu yanından bile geçmez.  Bu kuralsızlığı düşüneni rahatsız etmiyor.  Aksine rahatlatıyor.  Rahatladıkça bollaşıyor düşünceler.  Bollaşınca karışıyor ve yozlaşıyor.  O zaman, rahatsız oluyorsun. 

Rahatsız olduğun yerde yazı başlıyor.  Yozlaşma bugünlük sona erdi.  Şimdi her şey derlenecek ve toparlanacak.  Liberal düşünce, artık yazının kurallarına boyun eğecek.  O kendiliğinden akıp giden ırmağın önünde artık bir set var.  Sular çağıldığı yerden uzakta şimdi.  Toplandılar, usta bir manevrayla işe yarayacak bir kanala girecekler.  Fontları var şimdi.  Noktaları, virgülleri.  Birçoğu beyaz kâğıdı göremeyecek.  Görenler doğdukları çıplak hallerinden bir kundağa sarılmış bulacaklar kendilerini.  Elleri ve ayakları oynamasın, dimdik siyah renkleri ile imla kılavuzuna şirin görünsünler diye.   

(28.10.2006 tarihli yazımdan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder