Şiirdeki Abbas dile gelse, meyhaneci olsak!


Hani, şöyle üç beş masa bir yerimiz olsa.  Telaşlı kalabalıkların, akşam geçişlerinin olduğu bir yerde.  Özlediğimiz, aradığımız, şikayet etmediğimiz gibi olsa.  Küçük olsa, kapısı, girişi dar olsa.  Oturanlar birbirleriyle konuşacak kadar sıkışık olsa masalar.  Masalarda, bembeyaz, sadece beyaz kolalı örtüler olsa.  Üzerlerinde beyaz porselen tabaklar olsa.  Bir tane garsonumuz olsa.  Hani, ızgara, ana yemek bir tür olsa, her akşam.  Ondan sadece bir tencere yapsak.  Bitince, kalmadı paşam desek.  Bir akşam sulu köfte, bir akşam etli yaprak dolma, başka akşam bamya olsa.  Hani, müşterilere ne kadar paraları varsa o kadar meze ve içki versek.  Adabıyla, müzik olsa hani.  Bağırıp, çağırmadan ince saz.  Eski zaman şarkıları çalsa.  Şiir okusa eskilerden birisi.  Her akşam, biri hikaye okusa.  Sene-i devriye desek, şairlerin, yazarların ölüm yıl dönümlerini ansak.  O akşam ilk içkiler, bizden olsa.  Sevdiğimiz mezeleri yapsak.  Vermeden önce tatsak.  Hani beğenmediğimizi müşteriye vermesek.  Sebzenin, meyvenin, etin, balığın en tazesini alsak.  Hani bir de alameti farikamız olsa.  Sadece bizim yaptığımız bir meze.   Kimseye vermesek tarifini.  Yiyenlerin dili damağına yapışsa.  Tadı hep damakta kalsa.  İçeri gelenleri selamlasak, mutlaka tanısak, bilsek. Gelmedikleri zaman, telefon etsek, çağırsak.  Bayramdan sonra pastırma göndersek.  Hani, açıldık, buyrun bekleriz gibi.  Duvarda resimler olsa, özendiğimiz yılların insanları olsa.  Fötr şapkalı, ince kravatlı beylerin, ince belli etekli hanımların. Müşterilerin yazdıkları olsa.  Akşam oldu mu, anason kokusuna taze meze kokusu karışsa.  Veresiye olsa, yolluk rakısı olsa.  Yolluk rakısının hesabı olmasa.  Tuvaletleri mis gibi olsa.  Örnek olsa, personelimiz Balkanlardan olsa.  Açık tenli, renkli gözlü. Hızır gibi olsalar.  Müşterilerini bekleseler.  Alın terlerinin karşılığını versek.  Huzurla gelip, huzurla gitseler.  Ailelerini tanısak, çocuklarının düğünlerini görsek.  Mahcup olmasak ele güne.  Allah hayırlı, uğurlu kazanç nasip etse!  Müşterilerimiz çıkarken bizi selamlasa, her akşam gelseler.  Bize teşekkür etseler.  Gazetelere çıksak, yazarlar, değerli adamlar bize gelse!  Uğurlu, hayırlı insanlar bizi reklam etse.  Mevsiminde, eski zaman yemekleri yapsak!  Yaptığımızı, tarihini, zamanını anlatsak!  Hani, Lüfer pilavı yapsak, lüfer zamanı.  Ya da sultan yumurtası, hani gri sarılı.  Tezgahı açmak için sabırsızlansak, gidemediğimiz zaman özlesek.  Güzel insanların diyarında açsak orayı.  Güzellikler yaşasak.  Namerde muhtaç etmeyecek kazancımız olsa.  Fakir, fukarayı gözetsek, birini de okutsak.

Ne güzel olur be! meyhaneci olsak? Anladın mı? İyi, çok iyi 10 Numara bir meyhaneci olsak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder