Harbiye Orduevi kahvaltısı


Askerliğimi Kasımpaşa Subay Orduevi'nde yedeksubay olarak 1993-1994 yılları arasında yaptım. O sürede Dünya askeri olimpiyatlarının büyük bir kongresi de İstanbul'da düzenleniyordu. Dünyanın dört bir yanından rütbeli subaylar ve askeri memurlar İstanbul'a akın etmişler, orduevleri birbirinden renkli ve farklı bu subaylarla dolmuştu. Bu renk ve farklılıklara üniformalar da tüm çeşitlilikleriyle de yardım ediyordu.  Beni de mihmandar subayı olarak geçici görevle Harbiye Orduevi'ne atadılar. Kongreye katılan üst rütbeli subaylara rehberlik yapıyordum. Harbiye Orduevi'nde diğer birliklerden gelen yedeksubay ve subay arkadaşlarla beraber oluyorduk. Farklı bir tecrübeydi, sivil görev yapıyorduk ve gerçekten işe yarıyorduk. 

Harbiye orduevi'ne sabahları gelip otelin pastanesinde kahvaltı yapıyordum. Herkes sivil olduğu için rütbeleri tahmin etmek güçtü. Ancak, yine de emin olmadığın kişilere " efendim" ya da " komutanım" diye hitap etmek bir gelenek halini almıştı. Esasında askerde bir üst rütbeli subaya "komutanım" diye hitap etmek bir kuraldı. Bu kuralı Bahriye de kendine göre eğriltmişti. Orada " Efendim" diye hitap ediyorduk.  

O sabah yanımdaki masada benden yaşça büyük bir çift de kahvaltı yapıyordu.  Ölçülü bir hava içerisinde sohbete başladık. Sohbet bizi Marmaris'e götürdü. Marmaris daima anılarımda anlamlı bir yer kaplamıştır! Bir yaz lise bitimi çadır tatili yapmış, başka bir yaz boyu turizm acentesinde çalışmış ve babaannemle beraber kalmıştım. En önemlisi de amcamın yaşadığı yerdi. Amcam, çok hoş sohbet, neşeli, yemeyi fazlasıyla seven ama o derecede titiz bir mimardı. Nur içinde yatsın!

Çarşının ve limanında tam ortasında eski taş binadan, şirin mi şirin bir ofisi vardı. Marmaris ve civarında mimar-müteahhitlik yapıyordu. Ben de sohbete bu minvalden devam etmek istedim. Sohbet ettiğim çift de Donanmanın Aksaz üssünde görevli bir albay ve eşiymiş. Efendim ben işte amcam mimar, falanca, şurada ofisi var deyince, karşı taraf bir durakladı, birbirlerine baktılar. Bana dönüp teyit ettirmek niyetiyle " Sizin amcanız mı ? dediler. Ben de aynı şaşkınlıkla evet deyince. Ağızlarındaki baklayı çıkarttılar. Meğer, bu hoş sohbet çift amcamın İçmeler'de yaptığı ve uzun zamandır uğraştığı villanın yan komşularıymış. Onun titizlikle yeniden, yineleyerek yaptırdığı ve kendilerin de arsalarına mütecaviz adlettirdikleri inşaatından çok rahatsızmışlar. Hatta bu konuda amcamla ciddi tartışma yaşamışlar. Bu durum sonrasında bizim kahvaltı sohbeti de buz gibi eridi. İşte, o zamandan sonra yeni tanıdığım birine daha çok onu dinlemeden başka bir tanıdığımdan bahsetmedim. Ama bu da tatlı/nahoş bir anı ve şimdi de bir yazı olarak bende kalmış oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder