Ali Enişte'nin Kılıcı


Duvarda asılıydı. Kabzası sedef kakmalıydı. Hatırladığım eskinin çok aydınlatmayan oda avizelerinin belli belirsiz sarı ışığının yansımasıydı. Her gidişimde gözüme çarpardı o kılıç. Ali enişte Huri halanın kocasıydı. Huri hala babamın akrabasıydı. Onun tarafından akraba olduğu için hala diyorduk. 

Ali enişte babacan görünümlü, Hulusi Kentmen gibi bir adamdı. Eski bahriye subayıydı. Yavuz zırhlısında görev yapmış, bir Osmanlı adamıydı. Hatırımda onun anlattığı bir anısı hala canlı. 

Ali enişte, Yavuz zırhlısında görevli. Atatürk şapka devrimini yapmış. Demek ki yıl 1925 sonrası olmalı. Ancak bugün, kronolojik sıraya koyuyorum. O zamanlar masal gibi dinliyorum, yoksa. 

Rize şapka devrimine karşı çıkmış. Şapka giymeyiz diye. Yavuz zırhlısına emir verilmiş, Rize’ye doğru seyre çıkın diye. Ali enişte anlatıyor. Velhasıl koskoca Yavuz zırhlısı Rize açıklarına, gelmiş demirlemiş. Rize bugün de nispeten Üsküdar kadar bir yerleşim. O zamanlar daha da dar bir alan da olmalı. Yavuz koskoca bir gemi.

Ali enişte diyor ki, topları kuru sıkı doldurduk. Emir geldi, ateşledik. Rize semaları gümbür, gümbür gök yarılmış sanki. Akabinde Rize’li damlara çıkmış: secde edermiş. “ Şapka da giyeceğiz, fesi de atacağız” diye …

Küçükken hikaye gibi dinlerdim, şimdi düşünüyorum da… Allah toprağını bol etsin bana anlatanların! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder