Yol hikayeleri 1.gün


Küçükyalı'da ayakkabı tamircisi arıyorum. Sırtımda sırt çantası. Terzilik tamirleri, terzinin yan komşusuna bırakmıştım. Poşetin içine de yapılacak tamirleri tarif edip, telefon no.su ile ismimi de yazdım. Bir elim hafiflemişti. Aradığım tamirciyi buldum. Ayakkabıları bıraktım. Diğer elim de boşalmıştı. Sırtımdaki çanta hafif geliyordu, artık.

Maltepe'de indim. Belediye otobüsüyle E5'e çıktım. Binmem ama, ön yargısız olmak lazım, diye bindim, Gebze minibüsüne. Herkesin sabrını denediği gergin bir tecrübe, harem-gebze minibüsleri. Hergün gidip-gelenlerin sağlık hizmetlerinde ayrıcalıklı faydalanması lazım, bence. Denemesi bedava. Sabır sınırını Kartal eğitim hastanesinin önünde geçemeyeceğimi anladım. Sabır taşım çatlamıştı. Şoför durmuş, sürekli korna çalarak, geriye dönük tuhaf bir el işaretiyle yoldan geçenlere geliyor musun? gibi bir şeyler mırıldanıyordu.  Hastanenin acil girişine 50 mt. mesafede olan bu tuhaf durum, bir kaç durak önce kendisine adres tarifi soran nakliye şoförünü saygısızlıkla suçlamış olması durumu da daha da tuhaflaştırmıştı. Şoföre bağırarak minibüsden indim.

Tuzlaya kadar gitme niyetiyle bindiğim ÖHO ( özel halk otobüsü) den Yakacık da indim. Çünkü İzmit büyükşehir belediye express otobüs durağı tabelasını görmüştüm. Belediyenin çağrı merkezine telefon açtım, duraktan geçiş saatlerini öğrendim. İzmit'e doğru air condition lı, Wİ-Fİ lı belediye otobüsünün içerisinde İstanbul'un doğusuna doğru yola koyuldum. Tanıdık ve bildik, yeşilsiz ve şekilsiz yerlerden geçiyordum. Sonunda İzmit'e vardım. Yemek molası zamanı da gelmişti. Bildiğimi zannettiğim bir yeri aramak maksadıyla sıcakta, çarşıya doğru yöneldim. Ancak, kısa süre bir arama macerasından sonra, iskender kebapçısının doşarıya atılan masalarına iliştim. Hem köfte, hem de döner yemek istediğim için, iki çeşitten de yarımşar porsiyon sipariş verdim.

Artık, daha da doğuya Karadeniz'in kıyısından Sinop'a kadar gitmeye hazırdım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder