İşgaliye Ödemeden Zihnimiz


Zihnimizi meşgul tutmalıyız derken bunu kastetmemiştik, herhalde  Sürekli olmayacak şeylerin olacağını düşünmek ve sonra olacaklara göre senaryo hazırlamak meşguliyet değil.  Olsa, olsa zihin bulandırıcı bir işgaliye. Filtresiz ve yalın düşünmek için arındıramıyoruz kendimizi.

Orman ve dağları düşünmek de yalın düşünmek değil.  Ya da yeşil bir doğa ve masmavi denizi düşünmek.  Rahatlatıcı ama yalın değil. Hissettiklerini de kelimelere tercüme edip aklından geçirmek de.  Yalın düşünmek, ana göre yaşamak da değil. 

Ekstra düşünmemek bence.  O durum neyi düşünmek gerekiyorsa o.  Fazlası değil! İşte, burada yoldan çıkıyoruz.  Ekstradan düşündüğümüz için.  Daha fazla anlamlar ve duygular yükleyip, o soyut karmaşada boğuluyoruz.  Üstelik etrafımızı da bu karmaşık sarmalın içine çekiyoruz.  Girdap gibi. 

Çapraşık bir düşünce yumağından, arı bir düşün dünyasına açılan kapının dış mandalı olsak iyidir.  Hem yeridir, hem de gönül gözümüzün feridir.

Orhan Veli'den bir şiir ile bitirelim!

MACERA

Küçüktüm, küçücüktüm,
Oltayı attım denize;
Bir üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.


Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
Kuyruğu ebemkuşağı renginde;
Bir salıverdim gökyüzüne;
Gökyüzünü gördüm.


Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;
Para kazanmak gerekti;
Girdim insanların içine;
İnsanları gördüm.


Ne yardan geçerim, ne serden;
Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama...
Bırakmıyor son gördüğüm,
Bırakmıyor geçim derdi.


Oymuş, diyorum, zavallı şairin
Görüp göreceği.
     
             (Yaprak, 15.5.1950)


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder