Halet-i Ruhiye


Halet-i ruhiye asri zamanlar...Bir halleniyorsun ve atılıyorsun.  Sonra, ilk virajda hafif yalpalanmaya başlıyorsun.  Daha sonra ilk tümsek ve hayal kırıklığı.  Peşinden kaçınılmaz olumsuzluklar senfonisi çalıyor. İlk nota olmayanlar.  İkincisi önüne çıkan engeller.  Üçüncüsü senin iyi niyetini sömürenler ve sonrası başka bir halet-i ruhiye; serin ve atıl bir bekleyiş. 

Halet-i ruhiye ibresi bu sefer sana başka bir yönü işaret ediyor.  Olmayacak duaya amin demek için sabırsızsın. Yahudiye namaz kıldırmak istiyorsun.  Odundan çıra, balığı kavağa çıkaracaksın. Vazgeçmek yok!  Sen yapabilirsin! 

Ama dur bekle! Deli miyim ben?  Neden bir tarafıma kurt kaçmış gibiyim?  Ne zorum var?  İştee, yavaşça geminin rotası taş yerinde ağırdır'a dönmeye başlıyor.  Sürüden ayrılanı kurt kapabilir.  E zaten tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yerde de oturuyorsun.  Tilkiliğe ne luzüm var?  Bir kap aşım, tasasız başım.  Dostları alışverişte gör, komşunun kazı da zaten kaz değil, tavuktu.  Otur oturduğun yerdee...

Yoksa, yoksaa? yuvarlanan taş yosun tutmaz mıydı? 

Halet-i ruhiyeniz canlı ve nurlu olsun, efendim.

1 yorum:

  1. Baravo:))) deyorum...başka da demeyorum...durum budur:)) yine daşı gediğe koymuşun baba...

    YanıtlaSil