Yaşanmışlık

Entel esintili, mistik kokulu ama yurdun aroması olan bir kelime, "yaşanmışlık".  Son zamanlarda çok sık karşıma çıkmaya başladı.  Algıda seçicilik belki.  Hani, sakınan göze çöp batar misali. 

Bir gömlek aldım.  Orada da gördüm.  Alışkın olduğumuz gömlek kategorik betimlemeleri vardır ya!  İşte, slim fit, regular fit.  Ya da düğme yaka, hakim yaka gibi.  Bu onlardan değildi "Lived in" yazıyordu, etiketinde.  İçinde yaşanmış ya da yaşanmış efekti.  Hafif buruşuk ama ütü tutan.  Hani, sanki biraz da da pamuklanmış gibi bir kumaş.  Bit pazarına nur yağmamış olsa da yeni giysilere bit pazarı nuru yağmıştı.  O gömlek bende neyi çağrıştırdıysa, ona sahip olarak o yaşanmışlığa da sahip olacağımı düşünmüş olmalıyım.

Yaşanmışlık tüm hayatımızı kavramıştı.  Ve bizi kendine çekmeye başlamıştı, artık.  Daha önce geçilen sokaklardan yürürken daha güvenli ve huzurlu hissediyorduk.  Eski evlerimizde koltuğu özlüyor, yıpranmış montumuzu atamıyorduk, bir türlü. 

Hayatımıza yeni ve sonradan girenleri ise bu yaşanmışlık tuzağı bekliyordu.  Sinsice. İlk once tüm gönlümüzü açıyorduk, onlara.  Tüm yollardan hızlı geçiş.  Daha sonra onlarsız yaşanmışlıkların izleri belli oldukça  o izleri silmeye, millileştirmeye uğraşıyorlardı.  Bu sevgi adına acemice yapılan uğraşı neden onlarsız yaşamış olduğumuzu yüzümüze vurmaya başlıyordu.  Onların yaşanmışlık tarihi arasına karışacağının bileti kesilmişti.  Ama iz bırakanlardan olup olmayacakları henüz belli değildi. 

Bu sinsi tuzağın farkında olanlar ise, kendi tüm dünyalarında yaşanmışlık izlerine aşinaydılar.  Ustaca ve içtenlikle kendi renklerinde izlerini bırakırken yaşanmışlık yolunda sizin kolunuza çoktan girmişlerdi.     

Hoşcakalın.

K.

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder