Şiire kapılmak ister insan hem yazarken hem de okurken.Kapıldım...

Merhaba,

Çok sevgili kardeşimiz Ord. Prof./ 2 kız babası Oğul Zengingönül'ün blog yazılarını keyifle okuyorum. Tavsiye ederim. Linki de şööyle:  http://jorniyeciktimdonucem.blogspot.com Yazıları vesile oldu benim de ilk yazımı kaleme almamda. Yazarken de ne kadar keyif aldığımı hissediyorum. Onun için zat-ı muhteremi ve köşesini anarak başladım.

Kıymetli okuyucularıma; merhaba...

Bugün aklıma Yılmaz Erdoğan'ın " Yaşabilme İhtimali" şiirini facebook üzerinden paylaşmak fikri geldi. Bilgisayarın arşivini karıştırırken bir eğitim esnasında kullandığım şiirlerin arasında buldum!Daha sonra hemen hep yaptığım gibi akıl ve izan süzgecinden geçirmeye başladım. Uzunluk filtresinde takıldı. Ne alaka filtresinde hafif tökezledi? Çok mu Ankara kavşağında geri vitese takmıştım zaten! Ancak, içimde kaldı. O çocukluk ile ergenliğin alacakaranlığında kaleme alınmış cesur ve samimi duyguların mısraları. Bu yüzden bu ilk yazımda ona koşulsuz, sansürsüz alıntı yaparak yer vermek istiyorum. Biraz da mevsim ve zamanın ruhuna uyarak...


Sevgi çemberinin içinde, hüzün deminin kenarında kalın!

Kerim.

YAŞAYABİLME İHTİMALİ . . .

Sanem'e

soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...

Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama
yeme ihtimalini sevdim.

İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o
zaman) özlemeye başladım herkesi.. Ve bu hasret öyle
uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım
sonra..

Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...

Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor
oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu,
pütürlü duvarlara ve Türk Dil Kurumu'na inat bir
Türkçeyle... Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden
orak çekiç figürleri türetmeyi..

Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu
haber bültenleri..
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik
dikenleri saymazsak..)
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu.. Ve belli bir
saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber
bültenleri.. Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim..
Ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım..
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm
sadece..

Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama
sen yoktun.. Ben, senin beni sevebilme ihtimalini
seviyordum, suni teneffüs saatlerinde.. Okul servisi
seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine
götürüyordu.. Ben, senin benimle Tunalı Hilmi
Caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..

Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

…Şiirin bir bölümü
Yılmaz ERDOĞAN



 

1 yorum:

  1. Vaaay Hocam çook hoşgeldin. Senin blog yazdığın alemde bize takipçilik düşer...Gerçek bir kalem erbabı gelmiş, bize demlenmek düşer...Bol yazılı ve bol güncellemeli inşallah. Büyük keyifle takip edeceğiz...Helal

    YanıtlaSil