Bizim Yaşadığımız Yerde
Bizim yaşadığımız yerde şehir kulübü olmalı, muhakkak! Garsonlarını kırk yıldır tanımalıyız mesela! Masamız olmalı. Dostlarımızın da masası olmalı. Öğlenden çarşıda beğendiğimiz bir balığı akşam için gönderebilmeliyiz mesela! Balıkçının çırağıyla hem de! Aşçının çocuğunu tanırız mutlaka. Bizi görünce mutlu olanlar olmalı mesela. Öyle, telaşlı adımlarla çarşıdan geçerken bile.
Bir tane de çocukluğumuzu bilen biri olmalı etrafta. Sevdiğimiz dondurmayı, ya da şekerlemeyi bilen. Bizim çocukluğumuza yetişkin gözüyle tanıklık etmiş birisi. İlk aşkımızın ne yaptığını bilmeliyiz, bence. Kiminle evli olduğunu, kaç çocuğu olduğunu v.s. Annesini bayramlarda aramalıyız hatta! Kıskanç bir kadın da olmamalı hayatımızda bizim. Yani, insanlığı bol ve katıksız bir kadın olmalı aslında.
Bir çiçekle konuşan da bir adam olmalı etrafımızda, yine. Onu sularken, konuşan canlı sevdalısı bir adam işte. Adam dediğime bakmayın, kadın da olur elbette. Lafın gelişi. Çok çocuk olmalı etrafımızda, bakıp, bizi hatırlayacak, bizi anlatacak çok tanıklarımız olmalı hayatımızda.
Güldürecek, komik adamlar olmalı daima! Yani, sadece bakıp güleceğimiz, hayatla dalga geçen ters adamlar diyorum. Başkalarının başarısız diyeceği, mutlu adamlar. Iskalamış adamlar. En azından nişan alıp, hedefi görüp, tetiği çekip ıskalamış adamlar. Düş kuran adamlar olmalı, yüz bin defa düş kurmuş adamlar olmalı.
Güzel kahve yapan eski bir kadın olmalı hatta. Eskiyi bilen çok adam görmüş bir kadın. Yavrummm, diyebilmeli bize. Annelerimizin saygısını kazanmış bir kadın olmalı esasında. Ve de çok da muhtemel olarak kazanmıştır aslında.
Kayırdığımız biri olmalı aramızda, kayırıldığını bilmesine rağmen elinden bir şey gelmeyen biri olmalı o. Çekindiğimiz de biri olmalı. Konuşmadan önce düşündüğümüz, saygı duyduğumuz biri olmalı. Konuşurken ağzının içine baktığımız, babalarımızın ortalaması bir büyüğümüz olmalı işte.
Bizim yaşadığımız yerde sofra kurulmalı, her vakit işte...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Önceki Yazılar
-
►
2019
(6)
- ► Temmuz 2019 (1)
- ► Mayıs 2019 (1)
- ► Nisan 2019 (1)
- ► Şubat 2019 (3)
-
►
2018
(14)
- ► Aralık 2018 (1)
- ► Eylül 2018 (2)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Nisan 2018 (1)
-
►
2017
(11)
- ► Aralık 2017 (2)
- ► Kasım 2017 (1)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Mayıs 2017 (3)
- ► Nisan 2017 (1)
-
►
2015
(20)
- ► Kasım 2015 (1)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Ağustos 2015 (2)
- ► Temmuz 2015 (2)
- ► Haziran 2015 (4)
- ► Mayıs 2015 (4)
- ► Nisan 2015 (1)
- ► Şubat 2015 (1)
-
▼
2014
(51)
- ► Aralık 2014 (2)
- ► Kasım 2014 (6)
- ► Ağustos 2014 (5)
- ► Temmuz 2014 (2)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (4)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (6)
-
▼
Ocak 2014
(14)
- İki ayağımın üzerinde dikilirken - 3.bölüm
- 3 Şiir ( Hüzün,Yeşil Koltuk ve İki Kere)
- İki ayağımın üzerinde dikilirken - 2.bölüm
- İki ayağımın üzerinde dikilirken - Bölüm I
- Şiir - Bakakalmışız!
- Yolumuzu Nasıl Buluyoruz? Ahırının Yolunu Bilen İn...
- Şiir - Bir Akşamüstü
- Şiir- Güneş Bana Bakıyor
- Bizim Yaşadığımız Yerde
- Şiir- Ey Benim Allah'ım ( babamın anısına)
- Bir Şair Ölmüş Bugün
- Kediler hala oyunbaz
- Babaların Akşam Sofraları
- Arada kalmış bir deredeki söz sanatçıları
-
►
2013
(14)
- ► Aralık 2013 (6)
- ► Kasım 2013 (8)
Etiketler
- Deneme (19)
- Duvar Yazıları (4)
- Kısa Hikayeler (3)
- Şiir (9)
- Taşlama (2)
- Tefrika Hikaye (2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder