Kediler hala oyunbaz

Sabah taze kahve kokusundan daha güzel bebelerin yataktan kalmadan önceki kokuları.  Ayağa dikildiklerinde bebe olduklarını hatırlamak güç.  El kadarken deyip, boyumuzu geçti durağına nasıl geldik? diye soracak oluyorum.  Saçımdaki beyazlar ve kalbimdeki ağrılar hatırlatıyor tren rayı arasındaki ahşap ray döşemeleri gibi birer birer geçen günleri, ayları, yılları.  Bu sırada, dingin bir loşluktan aydınlığa doğru koşuyor , sabah.  Öğlene doğru hızla koşuyor.  Sanki, binlerce insan da onunla koşuyor.  Dar ve kalabalık cadde ve sokaklardan sırt çantaları ile talebeler yürüyor.  Püsküller sallanıyor çantalarından.  Dikkatsiz sürücünün  biri bir kızın ayağının üzerinden geçiyor arabasıyla!  O sokaklarda yürüdüğü yılları ise hiç hatırlamadan, umarsızca direksiyon sallıyor.  Eşofman altı ve üzerine alelacele giyilmiş bir palto ile bebek arabasını itekliyor, yıllar!  Farkında değil.  Bugün onunca hiç geçmeyecek gibi.  Doğalgaz faturası gelmesin!  Bir an önce kış bitsin! Yaz gelsin diye içinden geçiriyor!  Sabah öğlene doğru koşarken, onlarda bebelikten çocukluğa terfi ediyorlar!  Çocuklar hala masum.  Kediler hala oyunbaz, hayat hala hayat! 

Aydın ve coşkun bir gün olmasını diliyorum, usulca içimden.  Dudaklarımı kıpırdatmadan.  Kıpırdamadan hareket ediyorum.  Yazımdaki sözcükler hareket ediyor.  Tuşlara bastıkça bir melodi çınlıyor kulaklarımda.  Dudaklarım kıpırdamıyor.  Ayaklarım hareket etmiyor.  Sözcükler yer değiştiriyor.  Bana göz kırpıyor, hikayeler.  Anılar zannediyorum.  Sessizce kalıyorum.  Bir daha görünmezler mi? diye.  Oluyor gibi duruyor.  Aklıma başka şeyler giriyor.  Karışıyor.  Toparlanıyor.  Düşmeden kalkıyorum.  Yazıyorum, suret beliriyor.  Çocuklar bana nefes veriyor.  Alıyorum nefesimi, şükür ediyorum, dudaklarım hala kıpırdamıyor.  Korkmuyorum ama yazıyorum. 

Yazacağım! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Önceki Yazılar