Cümle alemin yaşında bir şehr-i cihan-ı irem(*)


Çok yaşlıyım.  Sizin hesabınıza göre 10.000 yaşından fazla olmalıyım.  Asırları bir yaş gibi saysanız bile yaşlıyım.  100 asırdır, üzerimde insanlar yaşıyor.  Şimdiki soyadım, İstanbul, daha önce Konstantinople, Konstantiniye, Nova Roma, Byzantion idi.   En zor zamanlarımı yaşıyorum.  Üzerimde aç, sefil binlerce insan var. Haris, hırsız, vicdansız insanlara yurt oldum! Heyhat!

Nefes alamıyorum. Ciğerlerimi, başka topraklardan gelen taşlarla doldurunuz.  Kurudum.  Derelerim, ırmaklarım nerdeyse hiç kalmadı.  Bana sadece, hiç bir yolcunun kurutamadığı Boğaziçi kaldı.  Onun da içini fosil yakıt, atık ve çöple doldurdunuz.  Hayvanlarımı öldürdünüz, soyları tükettiniz. Kimilerini kaçırdınız.  Sadece, bir kaçı bununla baş edebildi.  Onlar da sizin, şekerli artıklarınızı tüketmeyi öğrendiler.  Artık, bazı martılar çiğ balık yemeyi unuttular.  Neyse ki karabataklarım soylu çıktılar.  Asil kanlı kuşlar.  Ne sizin vapurlardan attığınız artıklara uçtular, ne de çöplüklerinize.  Balıklarını tükettiğiniz halde aramaya devam ettiler.  Devam da ediyorlar.  Istakozlar kıyıya elli metre açıkta yuva yapardı.  Şimdi, bira kutuları, naylon poşetlere karışmış sürükleniyor sularımda! 

Sizin yaşınızla ölçülmeyecek ağaçlarımı kesiyor yerine beton döküyorsunuz.  Kendinizden olmadığını varsaydığınız ölmüşlerin mezarları üzerine bina dikiyorsunuz! Farkında değil misiniz kanınız renginden!  Siz nereden geldiniz? Nereye gideceksiniz? Bilmiyor musunuz ki, ben hancıyım siz yolcu!

İşte, o vakit geldi, gelecek güle güle YOLCU!





     (*) irem: cennet gibi dünya şehri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder