Zihniyet Yanlış; Nerede Olursa Olsun Değişmeli!


Bu sayfayı siyasi rüzgar içerebilecek yorumlarımdan uzak tutmaya çalıştım.  Daha edebi olmasını arzu ediyorum.  Hala da öyle.  Bir şey değişmiş değil.  Ancak, insanın yaşadığı şartlar onunda prensip ve niyetlerini belirliyor, şekillendiriyor.  Fevkalade günlerden geçiyoruz.  Çok fevkalade zamanlardan da geçtik.  Bu seferkinin farkı ; düzelmiştik derken, eskinin arazlarının çıkmasıdır  Bu yüzden, bugünkü yazımı daha siyasi sayılabilecek bir zemin üzerinden yapmak istedim.  Müsaade ederseniz.

Zihniyet değişmedi esasında.  Muktedir zihniyeti kastediyorum.  Bu zihniyeti tarihe gömmediğimiz sürece de karşımıza farklı tezahürlerde çıkmaya devam edecek.  İcrada olduğu sürece de kabul edilen, uygun görülen bir matah zannedilecek, bu yüzden def-i bela etmek gerek.


İlk mecliste Atatürk'e muhalif olan Trabzon mebusu Ali Şükrü'nün Ankara'da öldürülmesinden başlatacağım bu süreci.  Hem bildiğim kadarıyla hem de daha fazla tarihi detaylar ile ana fikirden saptırmak istemediğimden ötürü.  Maktul Ali Şükrü Bey, hilafetin kaldırılması ve komünist partili Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının öldürülmesiyle ilgili mecliste Mustafa Kemal'e muhalifti.  Onun ortadan kaldırılmasını düşünen bu zihniyetin dedeleri onu Atatürk'ün koruma şefi Topal Osman'ın evinde boğarak öldürdüler.  İstiklal mahkemelerinde de suçlu, suçsuz savunmaları alınan, alınmayan onlarcasının boynuna yağlı ilmekleri geçiren de bu zihniyetti.  Genç cumhuriyetin 2 bakanını ve başbakanını düzmece  mahkemelerdeki yargılama müsveddesi neticesinde idam eden ve baş sayfadan gazetelere basan da aynı zihniyetti.  Benzer zihniyet farklı yorumlansa da, 5-6 Eylül 1955 olaylarında, kendi vatandaşlarının mallarını yağmalayacak ve yağma malların üzerinde bayrağımızı sallandırarak o bayrağı lekeleyecekti. 


Diyarbakır başta olmak üzere, sıkıyönetim ve darbe süresinde cezaevlerini işkence hanelere dönüştüren, oğlu yaşındaki gençlerin cinsel organlarına elektrik veren de bu zihniyetin mahsülüydü.  Maraş ve Çorum'da aynı suyu içtiği komşusunun katleden ve göz yuman da.  Zaten, 13 sene sonra Sivas'ta 33 cana mal olan insaniyetin cenazesinde ortaya çıkıverdiler.  Teroristlerin çıplak ölülerinin fotoğraflarıyla poz verdiler.  Yandaşları da  bu fotoğrafları sosyal medyada kedi, köpek resmi gibi ağızlarından salyalar aka aka paylaştılar.  Tuzla tren istasyonunda hafta sonu eve gitmeyi bekleyen öğrencilere bomba koydular.  Yolcu otobüsü taradılar, kahvehane bastılar.  Mum söndü dediler, komünist dediler, faşist dediler, vatan haini dediler, devlet ve din düşmanı dediler, abdest Alana tarikatçı dediler, Atatürk'ün evini yakmışlar dediler,kısa etek giyene orospu dediler.

İyiler bunlara engel olamadılar.  Milli takım kalesini koruyan sporcuya taş attılar, forvetine çakı fırlattılar.  Kadıköy'de benzincinin önünde polis aracını ateşe vediler.  Taksim'de İngilizi bıçakladırlar.  Dolmabahçe'de genç delikanlıyı.  Trabzon'da, Malatya'da rahibi öldürdüler, Şişli'de yazarı.  Katili ile fotoğraf çektirdiler.  12 yaşında bebeyi anasının gözü önünde babasıyla birlikte sırtına 9 kurşun sıkarak öldürdüler, ayağında terliği vardı.  Manisa'da çocuklara işkence ettiler.  Gazeteciyi göz altında öldürdüler.  Travestileri hortumla dövüp, ahlak bekçisi kesilenler, gece sır olunca rütbesini kullanıp günah işlediler.  Çocuklara tecavüz ettiler.  Barış elçisi beyazlar içinde Pippa Bacca'yı da kirletip, çamurlu Gebze yollarında katleden de bu zihniyetin alkışçısıydı.


Bu zihniyet hangi meslek grubu, siyasi parti mensubu ya da dinden olursa olsun tutum ve davranışları benzerdir.  Teşbihte hata olmaz derler; Myanmmar'da günahsız Müslüman'lara eziyet edenlerin Buda dine mensup olduklarına inanası gelmiyor insanın ama gerçek. 

Eskinin arızalarının nüks ettiği bu günlerde bu zihniyet yine başrolde.  Uludere'de 33 vatandaşını öldürürken başrolde.  Parkta çadır kuran vatandaşına sabaha karşı baskın yapıp çadır yakarken başrolde.  Gaz fişeği kapsülü ile yurttaş avlarken başrolde.  Zulümden kaçanlara sahip çıkanları cadı avı hedefi yaparken başrolde.  14 yaşındaki çocuğun cenazesine saygısızlık yaparken, ona terorist derken, ona sahip çıkanlara ilaçlı su sıkarken başrolde.  Vatandaşından bunlar diye bahsederken, kutsal diye bildiklerimizin adlarını ağzında kirletirken başrolde.  Bağırırken, iterken, coplarken, silah doğrulturken, dozerle yıkarken, rüşvet isterken, verirken başrolde.  Şimdi, daha tap taze bir canın daha ;Burakcan'ın katilleri de bu zihniyetin evlatları.  O kavganın içine evlatlarımızı sokanlar da.

Seyircisi de biziz.  Bu filmi seyreden de, parasını verip bilet alan da.  Alkışlayan da biziz.  Artık, bu film vizyondan kalkmalı.  Bir zamanların çaresizlikten filizlenen yeşilçam seks filmleri furyası gibi tarihe gömülmeli ve izleri kalmamalı. Yenileri ödül almalı, alkışlatmalı.

Bu korkak, hoşgörüsüz, bilgisiz, meraksız, vicdansız, bencil, karanlık, içten pazarlıklı, köhne, yobaz zihniyet ile her zemin ve zamanda mücadele edilmeli. 

Dar ve küçük mensubiyetlere hapsolmuşlarla mücadele etmenin faydası yok.  Topyekun ve ilkesel mücadele edilmeli. Bu zihniyet değişmeli, gitmeli.  Aydınlık, anaç, içten,vicdanlı, meraklı, hoşgörülü ve sivil bir muktedir zihniyet okullara, yurtlara, meclislere, haberlere, filmlere, spor müsabakalarına, camilere, sokaklara, denizlere, kurda kuşa Hak için gelmeli.  Getirmeliyiz.  Mutlaka.

Sevgi ve hürmetlerimle,

K.

       


       
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder